Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; davacının davalıya ait işyerinde … İli ve İlçelerinde ilaç ve tıbbi tanıtım mümessili olarak çalıştığını, hafta içi 07.30 da çalışmaya başlayıp akşam saat 22.00 ye kadar çalıştığını, cumartesi günleri de 08.00 den saat 14.00 e kadar çalıştığını, fazla çalışma ücretinin ödenmediğini ileri sürerek; alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili; davacının mesaisini kendisinin ayarladığını, prim alacağını daha fazla yükseltmek için kendi isteği ile fazla çalışmasının fazla mesai olarak kabul edilemeyeceğini, kendisine prim ödendiğini ve primlerin olası fazla mesai alacağından mahsubu gerektiğini savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, fazla mesai ücreti alacağının reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Taraflar arasında, davacı işçinin fazla mesai ücretine hak kazanıp kazanmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Fazla çalışmanın belirlenmesinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 68. maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin dikkate alınması gerekir.
Fazla çalışma saat ücreti, normal çalışma saat ücretinin yüzde elli fazlasıyla ödenir (İş K. m.41/2). İşçiye fazla çalışma yaptığı saatler için normal çalışma ücreti ödenmişse, bu halde sadece kalan yüzde elli zamlı kısmı ödenir.
Kanunda öngörülen yüzde elli fazlasıyla ödeme kuralı, nispi emredici bir nitelik taşır. Tarafların bunun altında bir oran belirlemeleri mümkün değilse de, sözleşmelerle daha yüksek bir oran tespiti olanaklıdır.
Belirtmek gerekir ki, fazla çalışma ile prim uygulaması arasında çalışma süreleri ile doğru orantılı olması sebebiyle bir bağ olsa da, esasen fazla çalışma ile prim ödemesi birbirinden bağımsızdır. Haftalık 45 saati aşmayan dönem içindeki çalışmalar için de prim elde edilebilmesi mümkün olup, sözü edilen primlerin fazla çalışma ücretinden mahsubu doğru olmaz. Kaldı ki prim, ücretin eki hatta bazen kendisi olabildiği halde, fazla çalışma ücreti genel anlamda ücretten farklıdır. Bu iki ödemenin farklı nitelikte olduğu göz önüne alınmadan, işçiye ödenen prim miktarının fazla çalışma ücreti ile karşılaştırılması suretiyle sonuca gidilmesi yerinde değildir. Diğer taraftan işçiye yapılan prim ödemesinin niteliği, fazla çalışma ücretinin hesabında önem taşımaktadır.
İşçiye, garanti ücrete ilaveten, bahşiş, parça başına, satışa, sefer başına ya da kilometreye bağlı olarak prim ödemesi usulünün öngörüldüğü çalışma biçimlerinde, fazla çalışma ücretinin hesaplamasında, temel ücretin, garanti ücret kısmı ile prim kısmı birbirinden ayrılarak; prim üzerinden hesaplanacak fazla çalışma ücretinde sadece zam nispeti üzerinden (0,5 çarpanıyla); garanti ücret üzerinden hesaplanacak fazla çalışma ücreti kısmında ise (1,5 çarpanıyla) hesaplama yapılarak sonuca gidilmelidir.
Hedefe veya belli bir kotanın aşılmasına bağlı prim ödemesi uygulamalarında ise işçinin fazla çalışma ücreti sabit ücret üzerinden saat ücretinin % 150 fazlasıyla ödeneceği başka bir anlatımla bu tür prim ödemelerinin fazla çalışma ücreti hesabına bir etkisi bulunmadığı kabul edilmektedir.
Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca son yıllarda hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Ancak fazla çalışmanın taktiri delil niteliğindeki tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir.
Davacı, davalı işyerinde satış temsilcisi olarak çalıştığını fazla mesai alacağı olduğunu iddia ederken, davalı işveren, işçiye prim ödemesi yapıldığını, kendi mesaisini kendisinin ayarladığını, daha fazla prime hak kazanmak için fala çalışmasının fazla mesai olarak değerlendirilemeyeceğini davacının fazla çalışma ücretine hak kazanmadığını savunmuştur.
Somut olayda, dosya kapsamından, davacının sabit ücret+ kotaya bağlı prim usulü ile çalıştığı anlaşılmaktadır. Mahkemece fazla çalışma yaptığının davacı tarafça ispat edilemediği gerekçesiyle talep reddedilmişse de davacının fazla çalışmalarının daha fazla prim elde etmeye yönelik olarak yapıldığı davalının zımnen kabulündedir. Davacıyla yapılan iş sözleşmesi 8. maddesinde çalışma sürelerini işverenin belirleyeceği, 12. maddesinde ise işçinin ziyaret planlarını işverene sunmak ve buna uymak zorunda olduğu düzenlemesi mevcuttur. Davacı delil olarak telefon GPRS kayıtları, işverene sunduğu raporlar ve tanık beyanlarına dayanmış, telefon GPRS kayıtları ile raporlamalar birarada değerlendirildiğinde fazla çalışma alacağının ispat edeceğini belirtmiştir. Davacı tanıkları davacıyı programında belirttiği gün ve saatte görmüş kişiler olup davacı işi gereği pek çok doktor ve eczacı ile gün içinde kısa süreli tanıtım ve satış amaçlı görüşmektedir. Telefon GPRS kayıtları celbedilmediği gibi davacı tanıklarının davacıyı kısa süre görmüş olduğundan beyanlarına itibar edilemeyeceği ve davalı tanık beyanlarında davacının çalışma süresinin 44 saat olup yasal süreyi aşmadığı dolayısıyla fazla çalışmanın ispat edilemediği gerekçeleriyle reddi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece davacıya ait delil kısmında bildirilen telefon GPRS kayıtları, araç kayıtları, işverene haftalık sunulan raporlar celbedilerek tüm deliller birlikte değerlendirilerek fazla çalışma alacağı hakkında hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı gerekçeyle talebin reddi isabtesiz olmuştur.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24/11/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.