Nişan Bozulması Nedeniyle Doğal Olan Üzüntü Sebebi için Manevi Tazminata Hükmedilemez Ancak Nişanın Bozulması Nedeni Fahiş Bir Zarar Doğmuşsa Bu Durumun İspatı Halinde Manevi Tazminata Hükmedilebilir.

Esas No: 2020/473
Karar No: 2020/2316
YARGITAY 3. Hukuk Dairesi
Karar Tarihi: 12.03.2020

YARGITAY KARARI MAHKEMESİ:AİLE MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki nişan bozulması nedeniyle maddi ve manevi tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın manevi tazminat yönünden reddine, maddi tazminat yönünden bozma ilamı ile birlikte kesinleşmiş olması nedeni ile karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, davalı ile 01.01.2011 tarihinde nişanlandığını, nişanı gelenek ve görenekler gereği ailesinin yaptığını, nişan döneminde davalının tıp öğrencisi, kendisinin ise işte çalıştığını, davalı doktor olduğunda hiçbir kusuru ve kabahati olmadığı halde davalının nişanlılığı bir telefon mesajı ile bitirdiğini, davalının facebooktan 1 ağustos 2013 tarihinde ilişkisinin başladığını bildirmesi üzerine başka biri için ayrıldığını anladığını, bu nedenle nişan masrafı ve davalıya verilen harçlık vs için 10.000 tl maddi ve çektiği acı, ızdırap, elem ve başkası ile birlikte olması nedeniyle 40.000 tl manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, yetki, zamanaşımı itirazında bulunarak nişan töreninin yapılmadığını sadece aile arasında söz kesildiğini, söz töreninde mutad dışı masraf yapılmadığını, evlenmeyi tıpta uzmanlık sınavını kazandıktan sonra düşündüğünü, facebook isimli sosyal paylaşım sitesinde belirtilen tarihte ilişkisinin bulunduğu yazılmış ise de o tarihte davacı ile birlikte olduğunu, davacıdan ekim 2013 tarihinde ayrıldığını, maddi tazminat miktarının yüksek olup alacak kalemlerinin açıklanmadığını, kusurun davacıda olduğunu, manevi tazminat şartları oluşmadığı gibi miktarının da fazla olduğunu, nişanlısından ayrıldığı için kendisinin de üzgün olduğunu, üzüldüğünden dolayı kazanmak istediği sınava hazırlanamadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile TMK.nın 120. maddesi gereğince, maddi tazminat olarak belirlenen 1.566 TL’nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte, manevi tazminat olarak belirlenen 20.000 TL’nin, kararın kesinleşmesinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Dairemiz 24/05/2018 T. ve 2016/19432 E. – 2018/5848 K. sayılı ilamında;

Davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddi ile nişanın bozulması nedeni ile doğal olan üzüntü sebebi ile oluşan menfaat ihlali için manevi tazminata hükmedilemeyeceği, ancak nişanın bozulması nedeni ile fahiş bir zarar doğmuştur.

Bu nedenle kişilik hakları da saldırıya uğramış ise bu durumun ispatı halinde manevi tazminata hükmedilebileceği, temyize konu uyuşmazlıkta davalının sebep göstermeden nişanı bozduğunun anlaşıldığı ve bu hali ile davalının, davacının kişilik haklarına saldırarak doğal üzüntüyü aşan şekilde manevi zarara (objektif zarar) yol açtığından söz edilemeyeceği, bu itibarla manevi tazminat koşullarının somut olayda bulunmadığı gözetilerek bu istem bakımından red kararı verilmesi gerekirken kabulü doğru olmamış, bu husus da bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile bozulmuştur.

Mahkemece;

Bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde davacının manevi tazminat talebinin reddine , hükmün sair kısımları onanarak kesinleştiğinden kesinleşen kısımlar bakımından yerinden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Dava, nişanın bozulması nedeni ile uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.

Davalı vekili vekalet ücreti yönünden hükmü temyiz etmiştir.

1-) Davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;

5219 ve 5236 sayılı yasalar ile HUMK’nın 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 01.01.2015 tarihinden itibaren 3.200 TL’ye çıkarılmıştır.

Bu itibarla davalı aleyhine tesis edilen hüküm, karar tarihi itibariyle kesin niteliktedir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi 01.06.1990 gün 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kurulu kararı uyarınca Yargıtay’ca da temyiz isteminin reddine karar verilebilir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin REDDİNE,

2-) Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;

Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, yerinde bulunmayan davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 10,00 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.03.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.