COVİD-19 – SÖZLEŞMELERE ETKİSİ VE MÜCBİR SEBEP HALLERİ

Dünyayı etkisi altına alan ve ülkemizde de etkilerini hissettiren Covid-19 salgını, Dünya Sağlık Örgütü tarafından “pandemi” olarak ilan edilmiştir. Virüsün yayılma hızı dikkate alındığında ülkeler tarafından alınan önlemlerin günden güne sertleşeceği ve sürecin uzun süreceği öngörülmektedir.

Bu süreçte taraflar arasında münakit sözleşmelerde yer alan borçların ifasın noktasında sorunlar ortaya çıkmaktadır. Sürecin devam etmesi  üzerine yaşanan bu salgının sözleşmelere ve hatta sözleşmeler özelinde borçlara olan etkisi “mücbir sebep” ve “ifa güçlüğü” kavramlarının tartışılması kaçınılmaz hale gelmiştir.

Öncelikle yaşanan salgının, olgusal anlamda tanımlanması ve bu tanım üzerinden hukuki değerlendirme yapılmalıdır.  Covid-19 salgının bir “sosyal felaket” olarak nitelendirilebilir. Salgın tüm ülkeyi ve hatta tüm dünyayı etkileyen bir şekilde ilerlemekte ve ülkeler bu duruma karşı ticari hayatı da etkileyen kararlar almaktadır. Karar veya kısıtlama kapsamı dışında kalan firmalar da iş sağlığının korunması amacıyla re’sen tedbirler alarak üretimi durdurma, kapasite azaltılması gibi tedbirler almakta ve bu durum küresel anlamda zincirin aksamasına sebep olmaktadır.

Bu salgının sosyal felaket olarak anılmasının tarafların sözleşmeden doğan ifa yükümlülüklerini doğrudan ortadan kaldıracağı yönünde bir yorum da hukuken mümkün değildir. Bunun için öncelikle kanuni düzenlemeler ve sözleşmelerdeki “mücbir sebep” , “uyarlama” klozları irdelenmelidir.

6098 sayılı Borçlar Kanunu m. 136 ve 137 İfa İmkansızlığı , m.138 Aşırı İfa Güçlüğü maddeleri referans olarak kabul edebileceğimiz yasal düzenlemelerdir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki taraflar arasındaki sözleşmelerde uyarlama ve mücbir sebep klozlarının uygulanabilmesi mümkün ise bu hükümler uyarınca aksiyon alınması gerekmektedir. Eğer kloz yaşanan durumu öngörmekte ve buna ilişkin dürüstlük kuralına uygun bir çözüm getiriyorsa öncelikle bu kloza uygun hareket edilmesi gerekmektedir.

Ancak uygulamada taraflar arasındaki sözleşmelerde bu yöndeki klozlar genel-geçer ibareler içermekte ve somut olaya doğrudan uygulanması noktasında sıkıntı yaratmaktadır.

Yine sözleşmelerde mücbir sebep hallerinde bir tarafa tanınan hakkında diğer tarafa tanınmadığı ve hak ve borçlar konusunda MK/2 “dürüstlük kuralına” aykırı davranıldığı tespit edilmektedir. Bu gibi hallerde her ne kadar sözleşmede mücbir sebep halleri konusunda kendisine hak tanınmasa da bu tarafların TBK/136-138 hükümlerinden yararlanacağını düşünmekteyiz.

Mücbir Sebep – İfa İmkansızlığı (TBK m.136 , m.137)

Türk Borçlar Kanunu m. 136 uyarınca, sözleşmeye konu borç borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkansızlaşırsa borç sona erecektir.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta borcun Covid-19 sebebiyle ifa edilmesinin imkansızlaşması olmalıdır. Bu durum her sektörde ve her firmada birbirinden farklılık gösterebilecektir. Getirilen bu hükmün uygulama alanının parça borçları ve para borcu dışındaki cins borçları için uygulanabileceğini gözden kaçırmamak gerekir.

Para borcunun ifasının imkansız hale gelmediği doktrin ve Yargıtay kararları uyarınca kabul edilmektedir. Para borçları için ancak “uyarlama davası” gündeme gelecektir.

Bu kapsamda borçlu borçtan kurtulacak ve sözleşme nedeniyle karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlüdür. Yine sözleşmenin diğer tarafından edimine karşılık herhangi bir şey almamışsa sözleşmede belirtilen edimi alma hakkını kaybedecektir.

Türk Borçlar Kanunu m. 137 uyarınca, kısmi ifa imkansızlığı halinde ise, borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkânsızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkânsızlaşan kısmından kurtulmaktadır.

Ancak, bu kısmi ifa imkânsızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona ermektedir. Bu fıkranın uygulamasının da olaydan olaya değişiklik göstereceği ve yapılacak yorumun somut olaya göre yapılması gerektiği unutulmamalıdır.

Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan birinin borcu kısmen imkânsızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilir. Alacaklının böyle bir ifaya razı olmaması veya karşı edimin bölünemeyen nitelikte olması durumunda, tam imkânsızlık hükümleri uygulanır.

Madde hükümlerinden de anlaşılacağı üzere “ifa imkansızlığı” uygulaması taraflar arasındaki ticari ilişkinin sona ermesine sebep olmaktadır. Ticari ilişkilerin devamı noktasında “ifa imkansızlığı” müessesesinin uyuşmazlığın çözümü noktasında pratik sonuç sunmadığı ortadadır. Bu sebeple ticari ilişkinin devamını sağlamak amacıyla ve uygulanabilirliği olduğu ölçüde aşağıda inceleyeceğimiz “Aşırı İfa Güçlüğü” hükmünün uygulanmasının daha sağlıklı olacağı kanaatindeyiz.

mücbir sebep

Mücbir Sebep – Aşırı İfa Güçlüğü( TBK m.138)

Türk Borçlar Kanunu m. 138 uyarınca, sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar, sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu sözleşmenin hakim tarafından uyarlanmasını isteme bu mümkün değilse sözleşmeden dönme/fesih hakkına sahiptir.

Madde uyarınca dikkat edilmesi gereken noktalardan bir tanesi ifa güçlüğüne sebep olayın sözleşmenin akdedildiği anda öngörülmemiş veyahut öngörülmesi beklenmeyen bir durum olması gerekliliğidir.

Bu durumda borçlu sözleşmeden kaynaklı borçların uyarlanması noktasında mahkemeye başvurabilecektir. Yine bu şartlar altında borcunu ifa etmişse “aşırı ifa güçlüğü” hakkını saklı tutmak kaydıyla ifa sonrası da uyarlama isteyebilecektir.

Uyarlamanın mümkün olmadığı hallerde ise sözleşmeden dönme/fesih hakkına sahip olacaktır.

Bu madde özellikle Covid-19 kapsamında işyerini kapatan borçlular için önemlidir. Gerçekten de idari bir kararla işyerleri kapatılmış ve borçlu aşırı ifa güçlüğü içerisindedir. Bu halde borçlu uyarlama veyahut ifa sonrası uyarlama yoluna gidebilecek ve bu maddeden yararlanabilecektir. Özellikle son dönemde şehirlerarası taşıma firmalarının faaliyetlerini durdurması sebebiyle şube kiralarını ödememek amacıyla bu yola başvurduğu görülmektedir.

Yine bu maddenin uygulanması noktasında da somut olaya göre yorum yapılması gerektiği unutulmamalıdır.

mücbir sebep

Önerilerimiz

Yukarıda genel hatlarıyla anlatılan önlemler yanında uygulamada şirketler için önerilerimiz şekildedir:

  • Yukarıda belirtildiği üzere mücbir sebep halleri ve sözleşmenin uyarlanması konusunda sözleşmelerde hüküm bulunuyor olabilmektedir. Bu hükümlerin varlığı hâlinde hükümde salgın hastalık ile ilgili bir belirleme yapılıp yapılmadığına da dikkat edilmelidir. Açıkça yazmasa bile sözleşmenin yorumu ile de böyle bir sonuca varılabileceği unutulmamalıdır.Sözleşmede bu tür hükümler mevcutsa, uyuşmazlığın çözümü için öncelikle bu hükümlere başvurulmalıdır. Taraflar sözleşmelerini dikkatli bir şekilde değerlendirmeli ve sözleşmelerinde mücbir sebep veya uyarlama klozlarının olup olmadığını tespit etmelidir.
  • Tarafların atacakları adımlara dikkatli ve tedbirli olarak karar vermesi uyuşmazlığı önleyebilecektir. “Ahde vefa” ilkesinin kural olduğunu unutmamalıdır. Ayrıca bu davranış ve yükümlülüklerin dürüstlük kuralına uygun olarak yerine getirilmesi ileride doğabilecek olası bir uyuşmazlıkta bunu yapan lehine olacağı gözden kaçırılmamalıdır.
  • İfası edilebilecek bir borcun ifa edilmesi ahde vefa ilkesinin gereğidir ancak aşırı ifa güçlüğü ile ilgili sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması imkânını tanımıştır. COVID-19, sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkabilecek öngörülemez, olağanüstü değişiklik sayılabilir ancak her sözleşme ilişkisine etkisi aynı olmayabilir. Bu etkiyi öngöremeyen ve kendisinden ifanın dürüstlük kuralı uyarınca beklenemediği sözleşmenin mağdur tarafı sözleşmenin uyarlanması hakkına sahip olabilir. Her durumda sözleşmelerden doğan borçların ifasında titiz davranılmalıdır. Aşırı ifa güçlüğü durumunda edim ifa edilecekse, ifa mutlaka çekinceli olarak yapılmalıdır aksi durumda hakların kaybedilmesi riski mevcuttur.
  • Covid-19 salgının ortaya çıkardığı ifa imkansızlığı ve aşırı ifa güçlüğü sorunlarının çözümü noktasında mutlaka tarafların bir araya gelerek çözüm üretmesi gerektiği ve çözüme ulaşılması halinde bunun kayıt altına alınması ve bu kayıtların da hukuken tarafları koruyacak şekilde tutulması gerekmektedir.
  • Uyuşmazlık boyutuna geçilirse sözleşmenin imkânsızlık nedeni ile sona erdiğini ileri sürülebilir; ancak bu durumda geçici imkansızlığın söz konusu olduğunu ve Yargıtay uygulamasında kabul edilen tarafların o sözleşmeyle bağlı tutulma süresinin(akde tahammül süresi) dolmadığı savunması ile karşılaşabilir.
  • COVID-19 salgını ile gerçekleşen risk azaldığında ya da tamamen ortadan kalktığında akit tarafların menfaatinin sözleşmenin devamı yönünde olduğu birçok sözleşme mevcuttur. Bu nedenle sözleşmenin uyarlanması daha uygun bir çözüm sunabilir.
  • Para borcunun imkânsızlaşmadığı yukarıda belirtilmiştir. Bu halde birçok olayda ifanın güçleşmesinden bahsetmek daha doğru olabilir. Bu nedenle de ifa imkansızlığının uygulanamadığı durumlarda aşırı ifa güçlüğü daha uygun çözüm olacaktır. COVID-19 nedeni ile edimin ifasının güçleştiği birçok sözleşme ilişkisi şimdiden mevcuttur.
  • Aşırı ifa güçlüğü sebebiyle uyarlama hakkında ileride yararlanılması yönünde bir irade mevcut ise bu aşamada yapılan ifaların ihtirazi kayıtla yapılması zorunludur. Bu şarta özellikle dikkat edilmelidir.
  • Covid-19 salgını doğrudan sözleşmeden doğan hak ve borçları ortadan kaldırmaz. Yukarıda anıldığı üzere belirli hukuki müesseseler ile bu sorun aşılmaya çalışılmaktadır. Bu nedenle borçların ifası noktasında taraflar üzerine düşeni yapmak konusunda gerekeni yapmaya çalışmalıdır. Aksi halde sözleşmeye aykırılık sebebiyle fahiş miktarda tazminat ödemeler ile karşı karşıya kalabilirler.

Av. Ali ÖZDEMİR

Göçük Hukuk Bürosu

07.04.2020

 

 

 

 

UYARI: Bu sitede yer alan bilgiler, makaleler, kararlar ve sair paylaşımlar Avukatlık Kanunu, TBB Reklam Yasağı Yönetmeliği ve TBB Meslek Kuralları ile ilgili mevzuat hükümleri dikkate alınarak ve meslek itibarını zedeleyecek her türlü tavır ve davranıştan özenle kaçınılarak hazırlanmaktadır. Site içeriğindeki paylaşımların herhangi birinde reklam, tanıtım, pazarlama, iş sağlama amacı güdülmemektedir. Bu sebeple, bu bilgilerin profesyonel danışmanlık hizmeti yerine geçtiği kabul edilmemelidir. Site içeriğinde bulunan her türlü paylaşım Göçük Hukuk Bürosu ekibinin bilgi ve emeğinin ürünü olup, FSEK kapsamında eser niteliğindedir ve izinsiz kullanımı yasaktır.