Manevi Tazminat Miktarı Belirlenirken Somut Olayın Özelliği, Zarar Görenin Ekonomik ve Sosyal Durumu, Paranın Alım Gücü Ve Maluliyet Oranı Gözetilmelidir.
YARGITAY Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/21-1592
Karar No: 2018/127
Karar Tarihi: 07.02.2018
ÖZET:
Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir. Somut olay değerlendirildiğinde, 09.08.2008 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle davacı sigortalı …’in yaralandığı, olayın meydana gelmesinde davacı sigortalının %20, davalı işverenin ise %80 kusurunun bulunduğu anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, direnme kararında açıklanan nedenlere, tarafların kusur durumu ve davacıların uğradığı zarar ile olayın meydana geldiği tarihteki paranın alım gücü dikkate alındığında yerel mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarı yerindedir.
Dava:
Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 1. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 12.09.2013 gün ve 2013/232 E., 2013/613 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi taraf vekillerince temyiz edilmekle, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 04.11.2014 gün ve 2014/19631 E., 2014/22584 K. sayılı kararı ile;
“…1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre, davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece; Dairemiz bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama sonucunda, davacı sigortalı yararına 15.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 09.08.2008 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; SGK Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından olayın iş kazası olduğunun tespit edildiği, davacı sigortalının sürekli iş göremezlik oranının % 0 olduğu, mahkemece hükme esas bilirkişi kusur raporunda davacı sigortalının % 20 oranında müterafik kusuru bulunduğunun belirtmiştir. 06.06.2012 tarihli hüküm ile davacı sigortalı yararına 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verildiği, iş bu kararın davalı tarafça temyizi üzerine, Dairemizin 18.03.2013 tarihli kararı ile davacı yararına hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının çok fazla olması nedeniyle bozulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Gerek mülga B.K’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir.
O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez.
Bu ilkeler gözetildiğinde, Dairemizin bozma ilamına uyulmasına rağmen davacı sigortalı yararına manevi tazminata karar verilirken bozma ilamı gereğinin yerini getirilmediği ve davacı yararına hükmedilen 15.000,00 TL manevi tazminatın fazla olduğu ortadadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar:
Dava iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin davalıya ait işyerinde gelberici olarak çalıştığını, 09.08.2008 tarihinde işyerinde yemek yenilen zeminin çökmesi sonucu iş kazası geçirdiğini, kazanın meydana gelmesinde tüm kusurun davalılara ait olduğunu, müvekkilinin kaza nedeniyle bacağının ve kalçasının kırıldığını, vücuduna iki adet platin takıldığını ve yürümekte zorluk çektiğini ileri sürmüştür. Müvekkilinin iş kazasından dolayı büyük acı ve ızdırap yaşadığını, yürüyemediğinden herhangi bir işte çalışmadığını, bu durumun müvekkilini manen yıprattığını belirterek 40.000 TL manevi tazminat ile şimdilik 100 TL iş gücü kaybı tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili davaya konu olan kazanın iş kazası olmadığını, müvekkilinin çalışanların yemeğini kendisinin tedarik ettiğini ve yemeklerin güvenli bir yerde yenildiğini, ancak davacının bir vatandaşın minnet duygusuyla işçilere söylediği yemeği yerken kendi davranışı sonucu kazaya maruz kaldığını, bu nedenle müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, tüm işçilere eğitim verildiğini ve verilen eğitimlerde mahalle sakinleri ile ilişki kurulmaması ve onlardan yiyecek ve içecek bir şey alınmamasının belirtildiğini ileri sürmüştür. Davacının yaralanması üzerine müvekkil tarafından davacının kusurlu olmasına rağmen tüm tedavi ve özel giderlerinin karşılandığını, müvekkilinin iyi niyetine karşın davacının fahiş manevi tazminat ve saklı maddi tazminat talebinde bulunduğunu, davacının maluliyet oranının saptanması gerektiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece 06/06/2012 verilen ilk kararda ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihinde işçinin 31 yaşında oluşunun göz önünde tutulduğu, olayın işvereninin sağlık ve güvenlik önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı gerekçesiyle 20.000 TL manevi tazminatın olay tarihinde işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir.
Hükmün davalı Emka İnşaat Asfalt Sanayi Turizm ve Tic. AŞ.vekilince temyizi üzerine;
Özel Dairece verilen 18.03.2013 tarihli kararda “…davacı sigortalı yararına hükmedilen 20.000,00 TL manevi tazminatın çok fazla olduğu…” gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyularak verilen 12/09/2013 tarihli ikinci kararda ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihinde işçinin 31 yaşında oluşunun göz önünde tutulduğu, olayın işvereninin sağlık ve güvenlik önlemlerini yeterince almamıştır. Bu durumdan kaynaklı gerekçesiyle manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 15.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, işçinin yaşı, olay tarihi, iş kazası neticesinde davacının operasyona maruz kalması, her ne kadar maluliyeti %0 olsa dahi iş kazasına bağlı olarak 3- 4 ay süre ile olay nedeniyle iş ve güçten kaldığı, bir müddet evde yattığı ve çalışamadığı gibi durumların göz önüne alınmıştır. Olayın işvereninin sağlık ve güvenlik önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı ve empati de kurulduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davalı Emka İnşaat Asfalt Sanayi Turizm ve Tic. AŞ.vekili temyize getirmektedir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından iş kazası nedeniyle davacılar yararına takdir edilen manevi tazminat miktarının fazla olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Manevi tazminat isteminin temelinde, davalının haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere, haksız eylemin unsurları; zarar, kusur, fiil ile zarar arasında illiyet bağı ve fiilin hukuka aykırı olmasından ibarettir.
Öte yandan, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 47’inci (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56’ıncı) maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak takdirde etkili olabileceği, 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hâl ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Borçlar Kanunu’nun 47’inci (TBK 56) maddesi hükmüne göre; hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir.
Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O hâlde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut durumda elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Manevi tazminat, duyulan elem ve ızdırabın kısmen ve imkân nispetinde iadesini amaçladığından hâkim, Medeni Kanunun 4. maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir.
Hâkim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir.(Hukuk Genel Kurulunun 28.05.2003 gün 2003/21-368-355; 23.06.2004 gün 2004/13-291-370 ve 19.06.2013 gün 2013/21–20-868 sayılı kararları)
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, 09.08.2008 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle davacı sigortalı …’in yaralandığı, olayın meydana gelmesinde davacı sigortalının %20, davalı işverenin ise %80 kusurunun bulunduğu anlaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, direnme kararında açıklanan nedenlere, tarafların kusur durumu ve davacıların uğradığı zarar ile olayın meydana geldiği tarihteki paranın alım gücü dikkate alındığında yerel mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarı yerindedir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, somut olay itibariyle manevi tazminat miktarının fazla olduğu, bu yönüyle direnme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Buna göre yukarıda belirtilen ilkeler ve maddi olgular dikkate alınarak takdir edilen manevi tazminat miktarına ilişkin yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olup direnme kararının onanması gerekir.
Sonuç:
Davalı Emka İnşaat Asfalt Sanayi Turizm ve Tic. AŞ. vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı (729,65 TL) harcın temyiz edenden alınmasına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 07.02.2018 gününde oy çokluğu ile karar verildi.
UYARI: Bu sitede yer alan bilgiler, makaleler, kararlar ve sair paylaşımlar Avukatlık Kanunu, TBB Reklam Yasağı Yönetmeliği ve TBB Meslek Kuralları ile ilgili mevzuat hükümleri dikkate alınarak ve meslek itibarını zedeleyecek her türlü tavır ve davranıştan özenle kaçınılarak hazırlanmaktadır. Site içeriğindeki paylaşımların herhangi birinde reklam, tanıtım, pazarlama, iş sağlama amacı güdülmemektedir. Bu sebeple, bu bilgilerin profesyonel danışmanlık hizmeti yerine geçtiği kabul edilmemelidir. Site içeriğinde bulunan her türlü paylaşım Göçük Hukuk Bürosu ekibinin bilgi ve emeğinin ürünü olup, FSEK kapsamında eser niteliğindedir ve izinsiz kullanımı yasaktır.