Para, Kadına Özgü Bir Şey Olmadığından Düğünde, Erkeğe Takılan Paralar Erkeğe Ait Olacaktır.

 

YARGITAY Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 2017/3-1040

Karar No:2020/240

Karar Tarihi: 04.03.2020

ÖZET:

Kadına özgü ziynet esyası niteligindeki bilezik esler arasında aksine bir anlasma veya bu konuda yerel bir âdet bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından hangi ese takılmıs olursa olsun kadın ese bagıslanmıs sayılır ve artık onun kisisel malı niteligini kazanır. Bu ilkeden hareketle, davalı erkegin dügünde toplam 12 adet bilezik takıldıgını beyan etmis olması karsısında, bu beyanın mahkeme önünde ikrar kabul edilmesi gerekir. Bu durumda, dügünde davacı kadına 12 adet bilezik takıldıgı hususu çekismeli olmaktan çıkacaktır. O hâlde mahkemece bu bilezikler yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekir. – erkeğe ait –

1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Eskisehir 1. Aile Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne iliskin kararın taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmus, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karsı direnilmistir.

2.  Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmistir.

3.  Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra geregi görüsüldü:

YARGILAMA SÜRECI

Davacı Istemi:

4.  Davacı vekili 28.06.2013 tarihli dava dilekçesinde, tarafların bosandıklarını, dügünde takılan 18 adet bilezik, 1 adet küpe, 2 adet yüzük, 11 adet küçük altının davalı tarafından alındıgını, davalının müvekkiline Sincan ilçesinde alınan ev için kullanıldıgını beyan ettigini, altınların davalıdan talep edilmesine ragmen verilmedigini ileri sürerek, fazlaya iliskin hakları saklı kalmak kaydı ile altınların aynen, mümkün olmadıgı takdirde bedelleri olan 20.000TL’nin dava tarihinden isleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmistir.

Davalı Cevabı:

5.  Davalı vekili 11.11.2013 tarihli cevap dilekçesinde, dügünde 5 adeti müvekkiline ait olmak üzere toplam 12 adet bilezik takıldıgını, ziynet esyalarının dügün ve ev esyasının alımına iliskin borçlar, çocuk edinmek için yapılan tedavi masrafları ile ortak giderler için davacının onayı ile kullanıldıgını, davacının beyanlarının gerçek durumu yansıtmadıgını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemistir.

Ilk Derece Mahkemesi Kararı:

6.  Eskisehir 1. Aile Mahkemesinin 11.03.2014 tarihli ve 2013/495 E., 2014/189 K. sayılı kararı ile; Sincan ilçesindeki evin, evlilikten 1-2 yıl sonra alındıgı, tüp bebek tedavisinin ise evlilikten 7-8 yıl devam eden süreçte gerçeklestigi, arabanın ise son olaydan önce alındıgı ileri sürüldügünden, davacıya dügünde takılan ziynet esyasının karsı beyanlarla da tespit edildigi üzere 7 adet bilezik ve 1 adet yüzük oldugu, bunun dısında talep edilen ziynet esyalarının dügünde degil de dügün sonrası edinildigi veya dügünden önce kisisel esya olarak var oldugu ileri sürülmediginden 7 adet bilezik ve 1 adet küpenin dügün borçları ve ev esyalarının alımında bozduruldugu,  bu  konuda davacının rızasının geri  alınmamak   üzere   kocaya  bagıs   seklinde verildigi hususunun ispatının davalıya düstügü, ancak buna iliskin dosya kapsamında bir delil bulunmadıgı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, 8.568,00TL degerinde 7 adet 22 ayar 18 gr bilezigin ve 129.00TL degerince 1 adet 14 ayar 3 gr yüzügün aynen iadesine,  mümkün olmadıgı takdirde 8.697TL’nin dava tarihinden itibaren isleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmistir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7.  Eskisehir 1. Aile Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karsı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmustur.

8.  Yargıtay 3. Hukuk  Dairesinin 12.05.2015 tarihli ve 2014/14238 E., 2015/8430 K. sayılı kararı ile;

Davalının tüm davacının diger temyiz itirazlarının reddi ile, “… Ancak; Dava konusu uyusmazlık, dügünde takılan ziynet esyalarının davalı kocadan istirdatı talebine iliskindir. Kural olarak dügün sırasında takılan ziynet esyaları, para kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlasma bulunmadıkça kadına bagıslanmıs sayılır ve artık onun kisisel malı niteligini kazanır. Bu esyaların iade edilmemek üzere kocaya verildigi, kadının istegi ve onayı ile bozdurulup müsterek ihtiyaçlar için harcandıgı hususu davalı tarafça kanıtlandıgı takdirde, koca bu esyaları iadeden kurtulur.

Somut olayda, davalı koca, davacı kadının talep ettigi ziynetlerin, evliligin devamı sırasında, dügün borçları ve çocuk edinmek için yapılan tedavi masrafları için harcandıgını savunmus, ancak davacı kadının bunları iade edilmemek üzere rıza ile verdigini kanıtlayamamıstır.

Hâl böyle olunca mahkemenin de kabulünde oldugu üzere, davalı kocanın, müsterek ihtiyaçlar için harcanan ziynetlerin, rızayla ve iade sartı olmaksızın kendisine verildigini ispatlayamadıgı, bu nedenle dava konusu ziynetleri iadeyle mükellef oldugu hususu tartısmasızdır.

Ne var ki; HMK’nın 188. maddesi geregince “Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekismeli olmaktan çıkar ve ispatı gerektirmez.”

Davalı taraf cevap dilekçelerinde, dügünde toplam 12 adet bilezik takıldıgını beyan etmistir. Bu durumda, dügünde davacı kadına 12 adet bilezik takıldıgı hususu çekismeli olmaktan çıkmıstır.

Öyle ise mahkemece, bu ilkeler gözetilip, davalının, davacı kadına takılan bileziklerin adedi konusundaki ikrarı da dikkate alınıp, toplam 12 adet bilezik üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı degerlendirme sonucu davalının dügün sırasında takıldıgını kabul ettigi 5 adet bilezik dikkate alınmadan, sadece 7 bilezik üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi dogru görülmemis, bozmayı gerektirmistir…” gerekçesiyle karar bozulmustur.

Direnme Kararı:

9.  Eskisehir 1. Aile Mahkemesinin 22.10.2015 tarihli ve  2015/692 E., 2015/716 K. sayılı kararı ile önceki gerekçeler yanında “…Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 28/12/2007 tarih 10209-18598 sayılı içtihadında belirtildigi üzere dügünde damada hediye olarak takılan 5 adet bilezigin kadına bagıslanıp bagıslanmadıgı hususu davacı tarafından dile getirilmedigi gibi bu yönde davalının bir beyanı mevcut olmadıgı 12 adet bilezigin evlilik birliginin devamı sırasında dügün borçları ve çocuk edinmek için yapılan tedavi masrafları için harcadıgı beyanı göz önüne alınarak davalının 12 adet bilezik hususunda beyanı 5 adet davalıya hediye olarak takıldıgından ve dügün sonrası davacı kadına bagıslanma hususu ortaya konulmadıgı…” gerekçesiyle direnme kararı verilmistir.

Direnme Kararının Temyizi:

10.  Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmistir.

II.  UYUSMAZLIK

11.  Davalı vekilinin cevap dilekçesinde dügünde 5 adedi müvekkiline ait olmak üzere toplam 12 adet bilezik  takıldıgını beyan etmesi karsısında, bu beyanın mahkeme önünde ikrar sayılarak 12 adet bilezik üzerinden davanın kabulüne karar verilmesinin gerekip gerekmedigi gerektigi noktasında toplanmaktadır.

III.  GEREKÇE

12.  Uyusmazlıgın çözümü için konu ile ilgili yasal düzenleme ve kavramların kısaca açıklanmasında yarar vardır.

13.  Ziynet; altın, gümüs gibi kıymetli madenlerden yapılmıs olup; insanlar tarafından takılan süs esyası olarak tanımlanmaktadır (Yılmaz, E.: Hukuk Sözlügü, Ankara 2011, s. 1529). Ziynet esyasını evlilik münasebetiyle gelin ve damada verilen hediyeler olarak tanımlamak mümkündür. Bu baglamda, bilezik, altın kelepçe, kolye, gerdanlık, takı seti, bileklik, saat, küpe ve yüzük gibi takılar, ziynet esyası olarak kabul edilmektedir (Sagıroglu, M.S.: Ziynet Davaları, Istanbul 2013, s.3).

14.  Kadına özgü ziynet esyaları; esler arasında aksine bir anlasma veya bu konuda yerel bir âdet bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından hangi ese takılmıs olursa olsun kadın ese bagıslanmıs sayılır ve artık onun kisisel malı niteligini kazanır.

15.   Hukuk Genel Kurulunun 05.05.2004 tarihli ve 2004/4-249 E. ve 2004/247 K. sayılı kararında da aynı ilke benimsenmistir.

16.  Bu noktada “kisisel mal” kavramının yasal olarak nasıl düzenlendigi üzerinde durulmalıdır:

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 220.maddesinde;

“Asagıda sayılanlar, kanun geregince kisisel maldır:

1. Eslerden birinin yalnız kisisel kullanımına yarayan esya,

2. Mal rejiminin baslangıcında eslerden birine ait bulunan veya bir esin sonradan miras yoluyla ya da
herhangi bir sekilde karsılıksız kazanma yoluyla elde ettigi malvarlıgı degerleri,

3. Manevi tazminat alacakları,

4. Kisisel mallar yerine geçen degerler.” kisisel mal olarak sayılmıs olup, aynı Kanun’un 222/1. maddesinde;

“Belirli bir malın eslerden birine ait oldugunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür” seklindeki düzenleme ile de ispat yükünün kime ait oldugu hususu gösterilmistir.

17.  Dava konusu edilen bir hakkın ve buna karsı yapılan savunmanın dayandıgı vakıaların (olguların) var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi islemine ispat denir. Ispatın konusunu tarafların üzerinde anlasamadıkları ve uyusmazlıgın çözümüne etkili olabilecek çekismeli vakıalar olusturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m.187/1).  Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmis vakıalar çekismeli sayılmaz (HMK m. 187/2).

18.  Vakıa (olgu) ise, 03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E. ve 2017/1 K. sayılı Yargıtay Içtihadı Birlestirme Kararında; kendisine hukuki sonuç baglanmıs olaylar seklinde tanımlanmıstır. Ispatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabilecegi gibi olumsuz vakıalar da olabilir.

19. Diger taraftan hâkim, taraflar arasında uyusmazlık konusu olan vakıaların gerçeklesip gerçeklesmedigini, kural olarak kendiliginden arastıramaz. Bir olayın gerçeklesip gerçeklesmedigini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacagı hususu ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesinde;

“Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdıgı olguların varlıgını ispatla yükümlüdür.” seklinde belirtildigi gibi, usul hukukun en önemli konularından biri olan ispat yükü kuralı, 6100 sayılı HMK’nın 190. maddesinde de;

“Ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya baglanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” seklinde hüküm altına alınmıstır.

20. Yukarıda bahsedilen düzenlemelerden hareket edildiginde, ispat yükü hayatın olagan akısına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düser. Olagan olan kadına özgü ziynet esyalarının kadın esin himayesinde bulunmasıdır. Bunun aksini iddia eden kadın es iddiasını ispatla mükelleftir. Ziynet esyası davasında dava konusu altınların varlıgı ve bu altınların kadın este olmadıgı süpheye yer vermeyecek sekilde ispatlanmalıdır.

21.Önemle vurgulamak gerekir ki kesin delil, yanları ve hâkimi baglayan, bu tip delillerle kanıtlanan olayın hukuksal dogru olarak kabul edilmesi gereken delillerdir. Hâkimin kesin delilleri takdir yetkisi yoktur. Bu biçimde ispatlanan hususu dogru kabul etmek zorundadır.

22. Hukukumuzda kesin deliller sınırlı olup bunlar, ikrar (Mülga 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HUMK)  m. 236; HMK m.188), senet (HUMK m. 287; HMK m. 193), yemin (HUMK m. 337; HMK m. 228) ve kesin hükümdür (HUMK m. 237; HMK m. 303 ).

23. Ikrar, bir tarafın, diger tarafın ileri sürdügü maddi olayın dogru oldugunu kabul etmesidir. HUMK’nın 236. maddesine göre, ikrar eden taraf aleyhine kesin delil teskil eder. HMK’nın 188.maddesi de benzer düzenleme getirmistir. Bu düzenlemenin 1. fıkrası;

“Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekismeli olmaktan çıkar ve ispatı gerektirmez”

Seklindedir.

24.  Bu açıklamalar ısıgında somut olay degerlendirildiginde, kadına özgü ziynet esyası niteligindeki bilezik esler arasında aksine bir anlasma veya bu konuda yerel bir âdet bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından hangi ese takılmıs olursa olsun kadın ese bagıslanmıs sayılır ve artık onun kisisel malı niteligini kazanır.

Bu ilkeden hareketle, davalı erkegin dügünde toplam 12 adet bilezik takıldıgını beyan etmis olması karsısında, bu beyanın 6100 sayılı HMK’nın 188. maddesi geregince mahkeme önünde ikrar kabul edilmesi gerekir. Bu durumda, dügünde davacı kadına 12 adet bilezik takıldıgı hususu çekismeli olmaktan çıkacaktır. O hâlde mahkemece bu bilezikler yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekir.

25.  Diger yandan, Özel Daire bozma kararının 6. bendinin 1. satırında yer alan “para” kelimesinin dava konusu uyusmazlık yalnızca bileziklere iliskin oldugundan 6100 sayılı HMK’nın 24. maddesinde belirtilen tasarruf ilkesi geregince bozma kararından çıkarılması gerekir.

26.  Mahkemece açıklanan ilkeler çerçevesinde degerlendirme yapılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

27.  Nitekim Özel Daire de bozma kararında aynı hususa isaret etmistir.

28.  Bu durumda direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıdaki belirtilen bu ilâve gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerekmistir.

IV.  Sonuç:

Açıklanan nedenlerle;

1. Özel Daire bozma kararının 6. bendinin 1. satırında yer alan “para” kelimesinin bozma kararından ÇIKARILMASINA (III – 25),

2. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi geregince BOZULMASINA,

Istek hâlinde temyiz pesin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi geregince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 04.03.2020 tarihinde yapılan ikinci görüsmede oy birligiyle ve kesin olarak karar verildi.

 

 

UYARI: Bu sitede yer alan bilgiler, makaleler, kararlar ve sair paylaşımlar Avukatlık Kanunu, TBB Reklam Yasağı Yönetmeliği ve TBB Meslek Kuralları ile ilgili mevzuat hükümleri dikkate alınarak ve meslek itibarını zedeleyecek her türlü tavır ve davranıştan özenle kaçınılarak hazırlanmaktadır. Site içeriğindeki paylaşımların herhangi birinde reklam, tanıtım, pazarlama, iş sağlama amacı güdülmemektedir. Bu sebeple, bu bilgilerin profesyonel danışmanlık hizmeti yerine geçtiği kabul edilmemelidir. Site içeriğinde bulunan her türlü paylaşım Göçük Hukuk Bürosu ekibinin bilgi ve emeğinin ürünü olup, FSEK kapsamında eser niteliğindedir ve izinsiz kullanımı yasaktır.