Göçük Hukuk Bürosu

Vakıf Üniversitesinde Görevli Öğretim Üyeleri de İdari Sözleşme ile Çalışır ve İş Akdinin Feshinden Kaynaklanan Uyuşmazlıklarda İdari Yargı Görevlidir.

Vakıf Üniversitelerinde Görevli Öğretim Üyeleri, Devlet Üniversitelerinde Olduğu Gibi İdari Sözleşme İle Çalışır Ve İş Akdinin Feshinden Kaynaklanan Uyuşmazlıklarda İdari Yargı Görevlidir.

T.C. YARGITAY 9. Hukuk Dairesi

Esas No: 2018/2613 Karar No: 2020/1118 Karar Tarihi: 03.02.2020

ALACAK DAVASI – VAKIF ÜNİVERSİTESİNDE ÖĞRETİM ÜYESİ OLARAK ÇALIŞAN DAVACININ DEVLET ÜNİVERSİTELERİNDE OLDUĞU GİBİ İDARİ SÖZLEŞME İLE ÇALIŞTIĞI – UYUŞMAZLIKTA İDARİ YARGININ GÖREVLİ OLDUĞU – HÜKMÜN BOZULMASI

ÖZET:

Somut uyuşmazlıkta, Vakıf Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışan davacının Devlet Üniversitelerinde olduğu gibi idari sözleşme ile çalıştığı, uyuşmazlıkta idari yargının görevli olduğu anlaşıldığından, .. sayılı HMK.un …. maddeleri uyarınca yargı yolunun caiz olmaması nedeni ile davanın usulden reddi yerine esastan karar verilmesi hatalıdır.

(2709 S. K. m. 31) (6100 S. K. m. 114, 115, 353)

DAVA:

Davacı, işçilik alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin kısmen kabul kararına karşı davalı avukatı istinaf başvurusunda bulunmuştur.

…Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesi davalı avukatının istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir.

…Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesi’nin kararı süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY KARARI

A) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, müvekkilinin … Üniversitesinde 20/11/2000-11/02/2015 tarihleri arası kesintisiz Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi hocalığı yaptığını, en son brüt ücretinin 2.937,43 TL olduğunu, işyerinde öğle yemeği verildiğini, davalı tarafından hiçbir bildirim ve ihbarda bulunulmaksızın 11/02/2015 tarihli yazı ile işine son verildiğini, müvekkilinin 2013 Eylül ayı iznini kullandığını, işten ayrılma tarihine kadar yıllık izinlerinden toplam 160 gün kullanmadığını, 2013 yılı Eylül ayında yapılan maaş zammının ücretine yansıtılmadığını, bu sebeple davacının maaş artışı alacağı bulunduğunu, davacının alacaklarının zamlı maaşı üzerinden hesaplanması gerekeceğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti ve ücret artış alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

B) Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili, davacının statüsü, göreve alınması, hak ve yetkileri gözetildiğinde, idare hukuku kapsamında bir kamu personeli olduğunu, dolayısıyla davaya bakmakla İdare mahkemelerinin görevli olduğunu, davacının 20/11/2000 tarihinde müvekkili üniversitede okutman olarak göreve başladığını, Atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi dersi verdiğini, …

Senatosu’nun Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının 19/06/2014 tarihli genel kurul kararına dayanarak 19/01/2015 tarih ve 2015-03 sayılı kararıyla, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 5 (i) maddesi kapsamında okutulan Türk dili (I-II), Atatürk ilkeleri ve İnkılap tarihi (I-II), yabancı dil (İngilizce I-lI) derslerinin, 2014-2015 eğitim öğretim yılı bahar yarı yılından itibaren uzaktan eğitim araştırma ve uygulama merkezi tarafından e-öğrenme portalı aracılığıyla yürütülmesine karar verildiğini,

Davacının eğitimini vermekte olduğu dersin uzaktan eğitim yoluyla verilecek olması nedeniyle davacının iş akdinin 11/02/2015 tarihi itibariyle geçerli nedenlerle feshedildiğini, davacının iş akdinin feshinin işletme, işyeri veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli ve haklı bir nedene dayandığını, davacının çalışma süresi içindeki bütün ücretlerini, yıllık izin ücretlerini ve hak etmiş olduğu tüm istihkaklarını eksiksiz olarak aldığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

İlk Derece Mahkemesince, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

D)İstinaf başvurusu:

İlk Derece Mahkemesi kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

E)İstinaf Sebepleri:

Davalı vekili istinaf başvurusunda özetle, davacının iş akdinin YÖK’ün aldığı 19/06/2014 tarihli karara istinaden okuttuğu dersin uzaktan eğitim olarak yürütülmesine karar verildiğinden ve davacının başkaca uzmanlık alanı olmayışı sebebiyle geçerli nedenle feshedildiğini,

Davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanmadığını, davacı ile müvekkilinin yaptığı sözleşmede ilk yıl için davacının yıllık izninin 1 ay olacağı belirtilmişse de sonraki yıllar için böyle bir sözleşme olmadığını,

Bilirkişinin 420 gün olarak yıllık izin hesabı yaptığını ancak davacının 260 günlük izin süresini kullandığını kabul ettiğini, davacının tüm izinlerini kullandığını, 04/02/2016 tarihli ıslah dilekçesinden geriye doğru 5 yıllık zamanaşımı itirazı değerlendirildiğinde 04/02/2011 tarihinden önceki tüm taleplerinin zamanaşımına uğradığını,

Müvekkilinin harçtan muaf olduğunu savunarak, yerel mahkeme kararının bozulmasını ve davacının davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.

F)Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:

Bölge Adliye Mahkemesince, davacının okutman olarak davalı işverenlikte çalışmaya başladığı, iş akdinin 11/02/2015 tarihli SGK ya bildirilen işten ayrılış bildirgesinde -18- kod (iş bitimi) gösterilerek feshedildiği, bu fesih sebebi davalı işverenlik yönünden geçerli nedenle fesih kapsamında kalacağından ve haklı fesih imkanı vermediğinden davacının iş akdinin kıdem tazminatına ve ihbar tazminatına hak kazanacak şekilde sonlandığının anlaşılması karşısında davacının kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı alacaklarına hükmeden ilk derece mahkemesinin kararında bir isabetsizlik bulunmadığından bu yönü kapsayan istinaf başvurusuna itibar edilmemiştir.

Davacı ile davalı işverenlik arasında imzalanan 07/09/2000 tarihli iş sözleşmesinin başlangıçta belirli süreli olarak düzenlenmiş olsa da süre bitiminde yenilenerek belirsiz süreli iş sözleşmesi haline gelmesi karşısında sözleşmenin 6. maddesinde davacının yıllık ücretli izin süresinin 1 ay olarak belirlendiği,

Bu sözleşme sonrası bu hükmün aksinin kararlaştırıldığı yeni bir sözleme sunulmaması karşısında davacının yıllık izin hakkının her yıl için 1 ay olduğunun kabulü gerekeceği, davacının 14 yıl üzerinde toplam 420 gün yıllık izne hak kazandığı, davacının kullandığını beyan ettiği 2013 yılı eylül ayı izni ile birlikte yine davalının davacı imzalı yazılı belgeler ile davacının kullandığı toplam 37 gün izin dikkate alındığında davacının talep ettiği bakiye 160 gün olarak yıllık izninin kullandırıldığını,

Fesih sonrası izin ücretlerinin ödendiğini davalı işverenliğin ispatlayamaması karşısında bakiye yıllık izin ücret alacağına hükmeden ilk derece mahkemesinin kararında bir isabetsizlik bulunmadığından bu yönü kapsayan davalı istinaf başvurusuna itibar edilmemiştir.

Davalının zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı ve davalı aleyhine harca hükmedilmediği de gözetilerek, davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

G)Temyiz başvurusu:

Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararına karşı davalı vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

H) Gerekçe:

Anayasa’nın 131’nci maddesine göre “Vakıflar tarafından kurulan Yükseköğretim Kurumları, mali ve idari konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan Yükseköğretim Kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tabidir”.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 3/l maddesine göre “Öğretim Elemanları: Yükseköğretim Kurumlarında görevli öğretim üyeleri, öğretim görevlileri ve araştırma görevlileridir”.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun Ek. 2. maddesi uyarınca “Vakıflar; kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla ve mali ve idari hususlar dışında, akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden bu Kanunda gösterilen esas ve usullere uymak kaydıyla, Yükseköğretim kurumları veya bunlara bağlı birimlerden birini veya birden fazlasını ya da bir üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne bağlı olmaksızın,

Ekonominin ihtiyaç duyduğu alanlarda yüksek nitelikli işgücü yetiştirmek amacıyla, bu Kanun hükümleri çerçevesinde kalmak şartıyla meslek yüksekokulu kurabilir. Bu meslek yüksekokulu, kamu tüzel kişiliğini haiz olup, Yükseköğretim Kurulunun görüşü alınarak Bakanlar Kurulu kararı ile kurulur. Kurulacak meslek yüksekokullarına, meslek ve teknik eğitim bölgesinde gereksinim duyulması esastır”.

Aynı Kanun’un ek. 5. maddesine göre “Vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlarının, vakıf yönetim organı dışında en az yedi kişiden oluşan bir mütevelli heyeti bulunur.

Mütevelli heyet üyeleri, vakıf yönetim organı tarafından dört yıl için seçilir, süresi biten üyeler yeniden seçilebilir. Mütevelli heyet üyelerinin yaş sınırlaması hariç Devlet memuru olma niteliklerine sahip bulunmaları ve en az üçte ikisinin lisans düzeyinde yükseköğrenim görmüş olması gerekir. Mütevelli heyet üyeleri kendi aralarından bir başkan seçer. Mütevelli heyet vakıf yükseköğretim kurumunun tüzel kişiliğini temsil eder.

Vakıf yükseköğretim kurumlarının yöneticileri Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü alınarak mütevelli heyet tarafından atanır.

Mütevelli heyet; vakıf yükseköğretim kurumu yöneticilerine uygun gördüğü ölçüde yetkilerini devredebilir. Yükseköğretim kurumunda görevlendirilecek yöneticiler ve öğretim elemanları ile diğer personelin sözleşmelerini yapar, atamalarını ve görevden alınmalarını onaylar, yükseköğretim kurumunun bütçesini onaylar ve uygulamaları izler, ayrıca vakıfça hazırlanan yönetmelik hükümlerine göre diğer görevleri yürütür”.

Uyuşmazlık Mahkemesi yargı yolu belirlenmesinde Vakıf Üniversiteleri ile öğretim elemanları arasındaki uyuşmazlıklarda idari yargının görevli olduğunu şu gerekçelerle belirtmektedir. “Vakıf Üniversitesinin, sürekli ve düzenli nitelikteki kamu hizmetinde çalıştırdığı öğretim elemanın; statüsü, göreve alınması, hak ve yetkileri gözetildiğinde,

İdare Hukuku kapsamında bir kamu personeli olduğu açıktır.

Bununla birlikte, öğretim elemanın sözleşmesinin feshine ilişkin üniversite işleminin idare hukuku anlamında bir idari işlem olduğunda kuşku bulunmamakla birlikte, bu idari işlemden kaynaklanan tazmin isteminin (taraflar arasındaki ihbar ve kötüniyet tazminatı alacağına ilişkin olan davanın,) 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. Maddesinin b fıkrasında belirtilen;

‘’İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları‘’ kapsamında idari yargı yerinde görülmesi gerekmektedir”(29.12.2014 gün ve 2014 / 1053 E, 2014/1105 K, Aynı yönde 5.11.2012 gün ve 2012/189 E., 2012/234 K., 05.11.2012 gün ve 2012/190 E. , 2012/235 K., 24.12.2012 gün ve 2012/273 E. , 2012/289 K.).

Aynı doğrultuda Danıştay’ın da idari yargının görevli olduğuna dair kararları mevcuttur.

Anayasa’nın 130. maddesinde vakıf yükseköğretim kurumlarının mali ve idari konular yönünden farklı hükümlere tabi kılınması buralarda çalışan akademisyenlerin mesleki güvenceden yoksun kılınmasına neden olmaz; Anayasa koyucunun vakıf üniversitesi ve devlet üniversitesi arasında mesleki güvenceler bakımından bir ayrım amaçladığı düşünülemeyeceğinden vakıf üniversitelerindeki akademik personelin mesleki güvenceleri yönünden özel hukuk hükümlerine tabi olmaları Anayasa’ya aykırı olacaktır. Kaldı ki, aynı yükseköğretim kamu hizmetini yerine getiren ancak farklı tip üniversitelerde görev yapan akademisyenlerin mesleki güvenceleri yönünden, bir kısmının kamu hukukuna, bir kısmının özel hukuka tabi olmalarını düzenleyen bir hüküm Anayasa’da ve 2547 sayılı Kanun’da bulunmamaktadır(Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 12.3.2010 tarihli ve ilgili 2010/5 E. sayılı kararı)

Keza Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 23/2. maddesi uyarınca;

Vakıf Yükseköğretim Kurumlarında ( vakıf üniversitelerinde) görev alacak olan akademik ve idari personelin çalışma esasları 2547 sayılı Kanunda Devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabidir. Bu personelin aylık ve diğer özlük hakları bakımından ise 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır” hükmü var ise de görev ancak kanunla düzenlenir. Kaldı ki yönetmelik hükmü görevi değil, özlük haklarına 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanacağını düzenlemiştir. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununda ise görev konusunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır.

Anayasa’nın 31. maddesi düzenlemesi ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu hükümleri ve özellikle kadroların akademik yönden belirlenmesi, sözleşmelerin onaya tabi tutulması dikkate alındığında, vakıf üniversitelerinde çalışan öğretim elemanlarının idari sözleşmelerle çalıştığının kabulü gerekmektedir. Nitekim Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarında hareketle 2013 yılında, Vakıf Üniversitesi ile öğretim elemanı arasındaki uyuşmazlıkta idari yargının görevli olduğuna karar vermiştir(Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 09.12.2013 gün ve 2013/34603 E, 2013/28476 K).

Somut uyuşmazlıkta, Vakıf Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışan davacının Devlet Üniversitelerinde olduğu gibi idari sözleşme ile çalıştığı, uyuşmazlıkta idari yargının görevli olduğu anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK.un 114 ve 115. maddeleri uyarınca yargı yolunun caiz olmaması nedeni ile davanın usulden reddi yerine esastan karar verilmesi hatalıdır.

F) Sonuç:

Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 03.02.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

İlgili Yazılar