Göçük Hukuk Bürosu

Türk Hukukunda Mirasın Hükmen Reddi ve Hükmi Reddin Tespiti Davaları 

Türk Hukukunda Mirasın Hükmen Reddi ve Hükmi Reddin Tespiti Davaları

Murisin vefatı üzerine Türk Medeni Kanunu mirasçılara çeşitli haklar tanımıştır. İşbu haklar aşağıdaki gibidir;

  • Mirasın kabulü
  • Mirasın reddi
  • Resmi defter tutma talebi
  • Resmi tasfiye

1. MİRASIN HÜKMEN REDDİ NEDİR?

Mirasın Reddi müessesi çoğu zaman mirasçıların yargı kararları ve uygulamadaki farklılıklar açısından sorun yaşadığı bir kurum haline gelmiştir. Bu sebeple daha önceki yazımızda “Mirasın Gerçek Reddi müessesini anlatmış ve hukuksal sorunlarına değinmiştir. Şimdiki yazımızda ise Mirasın Reddi müessesesinin bir diğer türü “Mirasın Hükmen Reddi ve Tespitini” ele alacağız.

Mirasın Reddi müessesi Türk Medeni Kanunun 605 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile mirasçılara, mirasçılık sıfatını kabul etmeme imkânı verilmiştir.

Mirasın Gerçek reddin aksine, hükmi ret, mirasın kanundan kaynaklı olarak kabul edilmemiş sayılmasıdır. Türk Medeni Kanunu m. 605/II’ye göre, “Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmişse, miras reddedilmiş sayılır”.

Önemle belirtilmelidir ki buradaki susma yani mirasın kabul edildiğinin beyan edilmediği durumlarda ret anlamına gelmektedir.

Mirasın gerçek reddi bakımından “susma” kabul anlamına gelirken, belli şartların varlığı halinde, gerçek retten farklı olarak susma kabul anlamına gelmez. Buradaki susma kanunen mirasın reddedildiği karinesi teşkil eder.

Bu noktada Türk Medeni Kanunu’nun belirttiği “susma” kavramı önem arz etmektedir. Türk Medeni Kanunu m.610’a göre; “Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçı, mirası reddedemez.

Dolayısıyla kanunun açık hükmü gereği, murisin vefatı üzerine tereke işlemlerini yapan mirasçı, mirası benimsemiş olacağından mirası reddetmez.

Gerek Yargıtay kararları gerekse Doktrin Susma eylemi için şu örnekleri saymıştır;

  • Murise ait menkul ve gayrimenkuller mallar ile ilgili hiçbir işlem yapılmamış olması, (bankada para varsa çekilmemiş olması, gayrimenkul varsa satılmamış olması, murise ait araç varsa kullanılmamış olması vb)
  • Vefat üzerine verilmesi gereken Veraset Beyannamesinin verilmemiş olması,
  • Vefat üzerine murisin borçlarının ödenmemiş olması gerekmektedir.

Sonuç itibariyle mirasın hükmen Reddedilmesi için, murisin vefatı üzerine tereke üzerinde (muristen kalan mallar) hiçbir işlem yapılmamış olmalıdır.

2. MİRASIN HÜKMEN REDDİNİN ŞARTLARI

Hükmî ret için ise üç şartın varlığı aranmaktadır. Bunlar;

  1. Terekenin borca batık olması
  2. Terekenin mirasın açıldığı anda yani ölüm anında borca batık olduğunun açıkça belli veya resmen tespit edilmiş olması
  3. Terekenin benimsenmemiş olması gerekmektedir.

Önemle belirtilmelidir ki Kanunumuzun bahsettiği “Borca batıklıktan” anlaşılması gereken, geçici bir parasal sıkıntı değildir. Esas anlaşılması gereken terekenin /vefat üzerine muristen kalan menkul – gayrimenkul malların) aktif kısmın pasif kısmından az olmasıdır. Bu da demek oluyor ki vefat eden kişinin borçları sahip olduğu menkul – gayrimenkul mallarından fazla olmalıdır.

Bu noktada vurgulanmalıdır ki, terekenin tek başına borca batık olması, mirasçıların mirası hükmen reddedebileceği anlamına gelmemektedir. Bu durumun resmen tespit edilmiş veyahut edilebilir olması kısaca mirasbırakanın ölümü üzerine mirasın açılmasında borçlarını ödemeye yetecek malı veya parasının bulunmadığının herkes tarafından bilinmesi gerekmelidir.

3. MİRASIN HÜKMEN REDDİNİN TESPİTİ DAVASI

Hükmi reddin yukarıda yazılı şartları varlığı halinde mirasçılar bu durumun tespiti için dava açma hakkına sahiptirler. Kural olarak her ne kadar bu davanın açılması gerekli olmasa da mirasçıların borçlulara karşı bu durumu belgelemek adına bu davayı açmadaki menfaatleri kaçınılmazdır. Çünkü her somut olayda terekenin borca batık olduğunu ispat etmek pek de mümkün değildir. Dolayısıyla işbu hükmi reddin tespiti davasının konusu, hükmî reddin şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesidir.

A. Davanın Tarafları

i. Davacı;

Hükmi reddin davacısı mirasbırakanın mirasçılarıdır, kanun koyucu tarafından mirasçıların yasal veyahut kanuni mirasçılar arasından bir farkı bulunmamaktadır. Dolayısıyla mirasbırkanın bütün mirasçıları işbu davayı açabilirler.

Önemle vurgulanmalıdır ki, yukarıda detaylıca açıklandığı üzere terekeyi benimsemiş, tereke ile ilgili işlem yapmış herhangi bir mirasçı işbu davayı açamaz. Eğer ki mirasçılar TMK. M. 620/2’deki eylemleri gerçekleştirirlerse hükmi ret karinesi geçerliliğini kaybeder ve mirasçıların mirası kabul ettikleri sonucu karşımıza çıkar. Burada en önemli nokta mirasçıların terekeyi benimsememiş olmalarıdır.

Bir diğer önemli konu ise mirasçıların bu davayı beraber açıp açamayacakları sorunsalıdır. Kanun koyucu bu noktada, her bir mirasçıya ayrı ayrı bu hakkı tanımıştır. Dolayısıyla mirasbırakanın bütün mirasçılarının birleşerek işbu davayı açma zarureti yoktur. Ancak bütün mirasçılar Hükmi Reddin Tespiti davasını açarlar ise bu davalar birleştirilir ve beraber görülür. Dolayısıyla mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmamaktadır.

Örneğin mirasbırakanı vefat ettiğinde geride 2 çocuğu ve eşi kalırsa her bir fert ayrı ayrı bir diğerinden onay almadan işbu davayı açabilirler.

Bir diğer konu ise davanın açılmasından sonra davacının yani mirasçının ölümü hususudur. Bu durumda davayı açan mirasçı vefat ederse bu durum davayı nasıl etkileyecektir? Bu konuyu da kanun koyucu şüpheye mahal vermeyecek şekilde hükme bağlamış ve vefat eden mirasçıların bütün mirasçılarının işbu davaya dahil edilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Aksi halde dava, davacısız kalacak ve devam edemeyecektir.

ii. Davalı;

Mirasın gerçek reddi halinde dava, çekişmesiz yargı işi kapsamında yani davalı yani hasım gösterilmeden açılan yargı işlerindendir, Ancak Mirasın hükmen reddi halinde davalı mirasbırakanın yani terekenin alacaklılarıdır. Eğer ki tespit davası davalı yani tereke alacaklısı gösterilmeden açılırsa bu tespit hükmü mirasbırakanın alacaklılarını bağlamaz, dolayısıyla mirasçılar mirasbırakanın alacaklılarına karşı hükmi reddi ileri süremezler.

Bu noktada mirasçılardan terekenin bütün alacaklılarının bilinmesi beklenmez, öyle ki mirasçıların mirasbırakanın bütün borçlarını çoğu zaman bilmesi de mümkün değildir. Bu sebeple uygulamada bilinen tereke alacaklıları davalı olarak gösterilmekte ve yargılama devam ederken de başkaca alacaklı varsa hakimin izni ile davaya dahil edilmektedir.

B. Görevli ve Yetkili Mahkeme

i. Görevli Mahkeme

Gerek Türk Medeni Kanunu gerekse Hukuk Muhakemeleri Kanununda bu konu ile ilgili net bir bilgi bulunmamaktadır. Bu nedenle uzun zaman boyunca görevli mahkeme hususunda ihtilaflar meydana gelmiş ve kişiler mağdur olmuştur. Her ne kadar gerçek redde ilişkin davalarda görevli mahkeme Sulh Hukuk mahkemeleri ise de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararınca; işbu  tespit davasında görevli mahkeme, dava konusu şeyin değeri ne olursa olsun Asliye Hukuk Mahkemesidir. Dolayısıyla bu noktada Gerçek Red ile aralarındaki farklılığa bir yenisi daha eklenmiştir.

ii. Yetkili Mahkeme

Hükmî reddin tespiti davası bakımından özel bir yetki kuralı öngörülmemiştir. Dolayısıyla, işbu davalar yetkiye ilişkin genel esaslar geçerlidir. Bu da demek oluyor ki işbu tespit davası davalı gerçek veya tüzel kişinin (yani alacaklının) yerleşim yeri mahkemesinde açılmalıdır.

C. Süre

Hükmî reddin tespiti davası, kural olarak her zaman açılabilir çünkü bu husus ile ilgili kanunda herhangi bir süre öngörülmemiştir. Dolayısıyla mirasın gerçek reddinde olduğu gibi 3 aylık bir süreye tabii değildir. Ek olarak bu noktada mirasçıların iyi niyetli olup olmadıklarının araştırılması gerekmemekte yargılama içinde bir önem arz etmemektedir.

SONUÇ

Mirasın hükmen reddedilmesi mirasbırakanın terekesinin borca batık olması halinde karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla miras bırakanın borçları terekedeki malvarlığını geçiyorsa ve bu husus açıkça tespit edilebiliyorsa mirasçılar bu hususun bir mahkeme kararı ile tespit edilmesi için Mahkemeye başvurabilirler.

İşbu dava bir tespit davası olduğu için Mahkemece yapılacak tek işlem terekenin yanı mirasbırakanın varlığının borca batık olup olmadığı, işbu borca batıklığın ölüm anında mevcut olup olmadığı ve mirasçıların terekeyi benimseyip benimsemediğinin tespitidir. Şayet hükmi reddin şartları var ise bu durum Mahkemece ilama bağlanacak ve mirasçılar mirasbırakanın borçlarından sorumlu olmayacaktır.

Her ne kadar mirasın gerçek reddinde kanunda 3 aylık süre öngörülmüş ise de, mirasın hükmen reddinde kanun koyucu tarafından bir süre öngörülmemiş ve dürüstlük kuralı çerçevesinde mirasçıların işbu davayı her zaman açabileceğini hüküm altına almıştır.

Yukarıda detaylıca anlatıldığı üzere, mirasçıların hepsinin işbu tespit davasını açma zorunluluğu bulunmamaktadır, mirasçılardan birinin açmış olduğu davada Mahkemece verilen sonuç mirasçıların tamamı için geçerli olacaktır.

Av. Aslıhan GÜRAL BOZKURT

12.05.2021

 

 

 

 

İlgili Yazılar