Göçük Hukuk Bürosu

Mirasın paylaşılması (taksimi), mirasçıların mirasa konu menkul ve gayrimenkullerin bölünmesi, mirasçıların kendi uhdesine geçmesi olarak tanımlanabilir. Murisin (miras bırakanın) ölümü halinde mirasçılar bir bütün olarak tereke üzerindeki hak ve borçlara külli halef olarak sahip olurlar.

Türk Medeni Kanunumuzun 640. Maddesine Göre;

1) Birden çok mirasçı bulunması hâlinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.

2) Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.

Dolayısıyla mirasçılar ölüm anından itibaren terekeye (murisin bütün varlığına) Elbirliği ile malik olurlar. Bu da demektir ki, hiçbir mirasçı bir diğerinin onayı olmadan tereke üzerinde herhangi bir işlem yapamaz. Çünkü “elbirliğiyle mülkiyette” mirasçılar tereke üzerinde belirli bir paya değil; terekenin tamamı üzerinde hakka sahip olurlar. Bu sebepledir ki mirasçılar tereke için her eylemi beraber yürütürler.

Günlük hayatta böylesine bir hareket şeklinin uygulanabilirliği olmamasından kaynaklı mirasçılar çoğu zaman mirasın paylaşılması yoluna gitmeyi tercih etmektedirler.

Mirasın Paylaşılmasının Çeşitleri:

A. Kanuni Paylaşım:

Kanuni paylaşım Tereke üzerindeki bütün hakların Kanuni Mirasçılar tarafından payları oranında paylaşılmasını öngörmektedir. Ancak ne yazık ki, terekedeki malların aynen taksime konu edilmesi ve her bir mirasçıya payı oranında hakkın tayin edilmesi uygulanabilirlik açısından pek mümkün olmamaktadır.

Örneğin; Miras Bırakanın evli ve 1 çocuğu olduğu düşünüldüğünde sahip olduğu tek bir evin mirasçıları tarafından hisseleri oranında paylaşılması hukuken mümkün olsa da uygulanabilirlik açısından pek de kolay değildir. Çünkü mirasçılar ev üzerinde hisseleri oranında hak sahibi olacak ancak bu hakkın tek başına kullanılabilmesi günlük hayatta etkili olmayacaktır.

Türk Medeni Kanunumuz bu sebeplerle mirasçıların kendi aralarında yapacakları sözleşmeler ile “İradilik” ilkesini benimseyerek, mirasçıların terekedeki mallar üzerinde diledikleri oranda paylaşım yapılabilmesini serbest kılmıştır. İşte bu durumda da karşımıza “Rızai Paylaşım (Taksim)” çıkmaktadır.

B. Rızai Paylaşım

Rızai Paylaşım, Türk Medeni Kanunumuzun Paylaşma Sözleşmesi Başlığı altındaki 676. Maddesinde açıkça belirtilmiş ve aynen şu şekildedir;

  1. Mirasçılar arasında payların oluşturulması ve fiilen alınması veya aralarında yapacakları paylaşma sözleşmesi mirasçıları bağlar.
  2.  Paylaşma sözleşmesiyle mirasçılar, tereke mallarının tamamı veya bir kısmı üzerindeki elbirliği mülkiyetinin miras payları oranında paylı mülkiyete dönüştürülmesini de kabul edebilirler.
  3.  Paylaşma sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.

Günümüzde en çok tercih edilen Paylaşım şekli “Miras Taksim Sözleşmeleri” olmuş ve mirasçıların iradeleri ile terekedeki malların paylaşılması ve mallar üzerinde tasarruf edebilmeleri mümkün hale gelmiştir.

Miras iştirak halinde mülkiyet olarak mirasçılara intikal eder. İşte, iştirak halini ortadan kaldıran sebeplerden biri de taksimdir. Böylece Miras Taksim Sözleşmesi ile beraber mirasçılar (miras ortakları) müşterek mülkiyete geçmeden direkt olarak müstakil mülkiyete geçerler.

MİRAS TAKSİM SÖZLEŞMESİNİN ŞEKLİ

Mirasın paylaşılması yukarıda da bahsedildiği üzere Miras Ortaklığını (Elbirliği Mülkiyeti) sona erdiren sebeplerden biridir. Miras taksim sözleşmesi, mirasın mirasçılar arasında ne şekilde paylaşılacağını içeren özel bir sözleşmedir. Bu sözleşmedeki amaç, miras pay oranlarının mirasçılardan tarafından belirlenmesidir.

Geçerli bir Miras Paylaşım sözleşmesi mirasın paylaşılması için en pratik yoludur. Ancak önemle vurgulanmalıdır ki Kanunun aradığı geçerlilik şartlarını taşımayan sözleşmeler geçersiz olacaktır. Hukuki Geçerlilik Şartları aşağıdaki gibidir;

  • Miras paylaşma (taksim) sözleşmesinin geçerli olması için yazılı olması şart ve yeterlidir. Dolayısıyla bu yazılılık şartı resmi değil adi nitelikte dahi gerçekleştirilebilir. Önemle belirtilmelidir ki adi şekilde yapılan paylaşma sözleşmesiyle terekede yer alan taşınmazların devrinin mümkün olması,taşınmaz mülkiyetini nakil borcu doğuran sözleşmelerin resmi şekilde yapılması kuralına istisnadır. Bu noktada önemle belirtilmelidir ki, her ne kadar kanunumuz sözleşmenin “adi yazılı” olmasını kabul etmişse de Miras Taksim Sözleşmesinin “noter huzurunda” da yapılması gayet mümkündür. Bu durumda aşağıda detaylıca açıklanacak Miras Taksim Sözleşmesinin İptali davalarının da önü kapanmış olacak ve Sözleşmenin Tapuya Tescili daha kolay olacaktır.
  • Miras paylaşma (taksim) sözleşmesinin geçerli olması için bir diğer şart ise bütün mirasçılar (hak sahipleri) terekeden ne kadar pay alacaklarını ve terekenin nasıl paylaşılacağı hakkında oy birliği ile karar vermelidir. Dolayısıyla Tüm mirasçılar (hak sahipleri) Miras Taksim Sözleşmesinde yer almak zorundadır. (Bu durumda imza sahibinin mirasçı olup olmadığı konusunda herhangi bir şüphe kalmamalı ve Miras Taksim sözleşmesine mutlaka Mirasçılık Belgesi eklenmelidir)

Geçerli bir Miras Taksim Sözleşmesi sonucunda Türk Medeni Kanunumuzun Garanti Borcu başlıklı 679 Maddesine göre, mirasçıların her biri diğer mirasçılara karşı satış hükümlerine göre sorumludur. Dolayısıyla Miras Taksim Sözleşmeleri imzası bulunan tüm mirasçıları bağlar. Aksi halde mirasçıların Taksim Sözleşmesine istinaden DAVA HAKKI MEVCUTTUR.

MİRAS TAKSİM SÖZLEŞMELERİ DAVALARI

Yukarıda açıklandığı üzere Miras Taksim Sözleşmeleri Hukuken Geçerli oldukları sürece tüm mirasçıları bağlar ve Tereke uhdesindeki mallar için resmi sonuçlar doğurur.

  • Tapu İptali ve Tescil Davaları

Usulüne uygun olarak imza altına alınmış ve Geçerli bir Miras Taksim Sözleşmesinde taraflar mirasın ne şekilde paylaşılacağına karar verdiklerinden, sözleşme dışındaki herhangi bir tasarruf işlemi davaya konu edilebilir. Taraflardan herhangi biri sözleşme kapsamı dışında başkaca bir tasarruf işleminde bulunursa diğer mirasçılar tasarruf edilen gayrimenkul için Tapunun İptali ve kendileri adına tescilini talep hakkına sahiptirler.

  • Alacak Davaları

Usulüne uygun olarak imza altına alınmış ve Geçerli bir Miras Taksim Sözleşmesinde taraflar, haklar yanında diğer mirasçılara karşı da borç altına girerler. Bu borçlar tarafların birbirlerine vaat ettikleri sorumluluklardır. Miras Taksim Sözleşmesinin yapılması ile murisin terekesi mirasçılar tarafından iradi olarak paylaşılmaktadır. Dolayısıyla her mirasçı kendine düşen pay için diğer mirasçıya başvurma hakkına sahiptir. Eğer bir mirasçı sözleşmede yer alan payından daha fazlası için işlem yapar ve diğer mirasçının payını ihlal ederse, payı ihlal edilen mirasçı paylaşıma esas olan alacak için alacak davası açabilir.

  • Miras Taksim Sözleşmesinin İptali Davası

Yukarıda açıkça belirtildiği şekilde Miras Taksim Sözleşmesindeki en önemli husus İradilik ilkesidir. Dolayısıyla her mirasçının iradisinin sakatlanmamış olması önem arz etmektedir. Sözleşmenin hazırlanması aşamasında önemli (esaslı) bir hatanın yapılması Sözleşmenin İptalini gerektirmektedir. Bu aşamada önemli (esaslı) hatadan kasıt herhangi bir mirasçının İRADESİNDEKİ SAKATLIKTIR. Bu durum kasten yahut kasıtsız olarak yapılabilir. Bu durumda iradesinin sakatlandığını iddia eden mirasçı, Miras Taksim Sözleşmesine istinaden sözleşmenin iptalini isteme hakkına sahiptir.

MİRAS TAKSİM SÖZLEŞMESİNİN TAPU SİCİLİNE İŞLENMESİ

Miras Taksim Sözleşmesi Terekedeki malları kapsadığından bu mallara gayrimenkullerin de gireceği kaçınılmazdır. Yukarıda detaylıca açıklandığı üzere Miras Taksim Sözleşmesi sonucunda her mirasçı, sözleşmeye konu olan gayrimenkulün kendisi adına tescil edilmesini isteyebilir.

Miras taksimi noterce yapılmış ise; sözleşmenin tapu sicil müdürlüğüne ibrazı zorunludur. Bu sözleşmenin tescil istemini de içermesi ve tescil işlemini kimin (veya taşınmaz kime isabet ettiyse o paydaşın) yaptırabileceğinin sözleşmede açıklanmış olması gerekir. Aksi halde, tüm mirasçıların bu sözleşmeyle beraber tapu sicil müdürlüğüne gelerek tescil isteminde bulunmaları zaruri olacaktır.

Miras taksimi mirasçılar arasında adi yazılı bir sözleşmeyle yapılmış ise bu sözleşmenin ibrazı ile beraber;

  • Mirasçıların imzaları noterce onaylanmamış ise tüm mirasçıların tapu sicil müdürlüğüne gelerek istemde bulunmaları gerekmektedir.
  • Mirasçılardan bir kısmının imzaları noterce onaylanmış bir kısmınınki onaylanmamış ise (ve imzası onaylananlar, onaylanmayanlara tescil isteminde bulunma yetkisi vermemiş ise) imzası noterce onaylanmamış olanların tümünün bizzat veya vekilleri aracılığı ile tapu sicil müdürlüğüne gelerek tescil isteminde bulunmaları gerekir.

Görüldüğü üzere Tapu Sicil Müdürlükleri Miras taksim Sözleşmelerinin yapılma şeklinde göre ayrıma girmiş ve her iki usul için de farklı prosedürler işletmiştir. Bu noktada Miras Taksim Sözleşmesinin yapılış şekli, sözleşmenin uygulanması aşamasında önem arz etmektedir.

SONUÇ

Türk Hukukunda mirasçılara, murisin terekesi üzerinde dilediği gibi tasarruf etme yetkisi tanınmıştır. Bu husus mirasçıların hukuka uygun olarak imzaladığı Miras Taksim Sözleşmesi ile de vücut bulmuştur. Mirasın paylaşılması, özellikle mirasçı sayısının çok olduğu veya terekedeki malların fazla olduğu ve aynen taksimin mümkün olmadığı zamanlarda sürecin oldukça uzun geçmesine sebep olabilir. Bu sebeplerle Kanunumuzun ön gördüğü şekilde bir paylaşım sözleşmesi yapmak, paylaşımın daha hızlı ve kontrollü olarak gerçekleştirilmesi için büyük önem arz edecektir.

 

Miras Hukuku hakkında daha detaylı bilgi için izmir miras avukatı sayfamızı da ziyaret edebilir ve bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Av. Aslıhan GÜRAL BOZKURT

İlgili Yazılar